sinema vs.

Cumartesi, Şubat 21, 2009

Israil'e bir Oscar?

Pazar gecesi verilecek Oscar’lardan İsrail’in payına da bir adet düşebilir... "Waltz with Bashir" hakkında, ülkenin saygın gazetesi Haaretz’te bugün çıkan Gideon Levy imzalı bir yazıdan:

“Anlatımı ve animasyonları için bir Oscar’ı hakkediyor, ama verdiği mesaj için bir utanç rotezini de. Altın Küre’yi kazandığında, Folman’ın ödülü aldığı sırada tüm şiddetiyle devam eden Gazze’deki savaşın adını bile anmaması bir tesadüf değil. Gazze’den gelen görüntüler, Folman’ın filmindeki görüntülere fevkalade benziyordu. Ama o sessizdi. Dolayısıyla Folman’a övgüler düzmeden önce, ki bu kuşkusuz hepimiz için bir övünç kaynağı olacak, bunun savaş karşıtı bir film olmadığını, hatta militarist ve işgalci bir ülke olarak İsrail’e karşı eleştirel bile olmadığını unutmamamız gerek. Kendi sırtımızı okşamamızı sağlayan, hem kendimize hem de dünyaya ne kadar sevimli olduğumuzu anlatan sahte ve aldatıcı bir girişim.”

http://www.haaretz.com/hasen/spages/1065552.html

Salı, Şubat 17, 2009

Guggl türkçesi

"Nuestras clases dominantes han procurado siempre que los trabajadores no tengamos historia, no tengamos doctrina, no tengamos héroes ni mártires.
Cada lucha debe empezar de nuevo, separada de las luchas anteriores: la experiencia colectiva se pierde, las lecciones se olvidan.
La historia parece así como una propiedad privada cuyos dueños son los dueños de todas las otras cosas."

Yukarıdaki metni, google'in yeni işe aldığı Türkçe çevirmeni arkadaş şu şekilde çevirmiş bulunuyor:
"Bizim iktidar sınıf her zaman işçi tarih yoksa aranan varsa, hiçbir doktrin varsa, kahramanlar veya şehit yok.
Her mücadele yine ayrı bir önceki mücadele başlamak gerekir: toplu deneyim kaybolursa, ders unuttun mu vardır.
Hikayesi olan sahiplerinin tüm diğer şeylerin sahipleri bir özel mülkiyet olarak görünür."

Aynı metnin İngilizce karşılığı ise gayet sarih gözüküyor:
"Our ruling classes have always sought that workers do not have history, we have no doctrine, we do not have heroes or martyrs.
Each fight must start again, separate from the earlier struggles: the collective experience is lost, the lessons are forgotten.
The story appears as a private property whose owners are the owners of all other things."

Google bizi kekliyor mu, yoksa Türkçe online çeviriye gelemeyen bir dil midir, çözemedim...

Cumartesi, Şubat 07, 2009

Der himmel über Berlin

Yolu Hindistan'a düşen herkesin kaldırım kenarlarında karşısına çıkan, ancak servis edildiği bardakları görünce tadına bakma hevesi uçup gidiveren bir içecek; şeker kamışı suyu. Brezilya Portekizce'sinde ona "garapa" deniyor. Kalorisi yüksek bir fakir içeceği; şekerli su gibi bir şey... Jose Padilha'nın "Garapa" adlı belgeseli (soldaki foto) dünyadaki açlık sorununa eğiliyor. "The Shock Doctrine" ise Michael Winterbottom ve Mat Whitecross'un aynı isimle değerli bir kitap yazan Naomi Klein'in teorisine dayanarak çektikleri bir başka belgesel; vahşi kapitalizmin, kökleri Friedman'cı liberalizme kadar giden yeni taktiklerini teşhir ediyor.
Berlinale'de iki elim kanda olsa kaçırmayacağım iki film. Yediğimi içtiğimi kendime, gördüklerimi bloga saklamak kaydıyla.
[Arzu edenlere, okuma ödevi niyetine: Film eleştirmeni olmayan bir kalemden sıkı bir film eleştirisi: Güz ve Sancısı]

Etiketler:

Pazar, Şubat 01, 2009

Näen toisin maailman

Bu dünyada 26 yıl yaşadı. O kadarcık ömrüne iki abüm sığdırdı. Hayatı boyunca tek bir söyleşi verdi, o da ancak ölümünden sonra 'anısına' diye yayınlandı. Yarım kalan üçüncü albümü, ölümünden 33 yıl sonra, başka müzisyenlerce tamamlandı ve geçen hafta çıktı. "Dünyayı başka türlü hisseden" Pekka Streng'den iki eski parça: