Perşembe, Şubat 08, 2007

Eros ile thanatos arasında

“Yaşamın tam ortasında sanırken kendimizi
Ölüm hıçkırır birden içimizde
Ta içimizde…” *


Az önce içinden geçtiğimiz tüneli unutacağız, çabucak. O kısa aradan sonra, ‘hayat normale dönecek’. Işık gözümüzü alacak, renkler yerine oturacak. Heyhat! Gündelik lagalugalarımıza döneceğiz, eninde sonunda. Akşamları iki tek atacağız dostlarla. Gittiğimiz, gideceğimiz filmleri konuşacağız. Mesela bu haftasonu, epey hareketli geçecek: Cuma akşamı Will Oldham’ı kaçırmayacağız. Kimileri onu takma ismiyle tanıyacak: Bonnie ‘Prince’ Billy… Hazır söz ondan açılmışken hoş bir sohbetine link vereceğim, hatta şuraya minik bir alıntı da koyacağım, hoşunuza gedeceğini bilerekten:

- What haven’t you done in life that you madly still want to do?

- (…) Since I was a little boy I wanted to press my naked body against that of Farrah Fawcett. It isn’t too late, I know.

Dahası, blogumuzun içeriğine binaen –ki epey ihmal ediyoruz kendisini-, BPB’nin sinema oyuncusu da olduğunu, daha üç beş gün önce Rotterdam’da ödül alan Old Joy’un başrolünü üstlendiğini, merak edenler için bu filmin yakında İstanbul Film Festivali’nde de gösterileceğini eklemeden edemeyeceğim. Kesmediyse, yıllar önce bir Dogme filminde (Julien Donkey-Boy) rol aldığı bilgisini de ekleyeceğim, meraklı okurlarımı düşünerek…

Bu arada, bültenler saat başı bilmem nereye bağlanmaya devam edecek. Anahaber spikerleri, Ceylanpınar’da 44 işçiyi taşıyan kamyonun dereye uçtuğu, 2 cesedin çıkarıldığı, 9 kişinin halen kayıp olduğu haberini geçecek. Ekrana gözucuyla bakarken, dere kenarında umutsuzca bekleşen kayıp yakınlarının helikopterden çekilmiş görüntüleri ilişecek gözümüze. Çoğu kadın olan işçilerin devlete ait bir çiftlikte koyun sağma işi yaptığını, günde 2 ytl karşılığı sabah 6’dan akşam 5’e kadar sigortasız çalıştığını anlatan spikerin diksiyon terbiyesi almış sesi, RealPlayer’den gelen Awara Hoon şarkısına karışacak. (Siz bunu okuyunca, ne menem bir şey olduğunu merak edip google’da aratacaksınız belki de ve çok tanıdık gelecek, kim bilir?)

Talvin Singh de geliyormuş Garajİstanbul’a, ne güzel…



Isınma turları atan ifistanbul’a ramak kaldı şunun şurasında. Velhasıl, önümüzde bayağı hareketli, bereketli günler bekliyor. Haftasonu, Aziz Valentine sağolsun, piyasalar canlanacak bir hayli. Satış grafikleri tavan yaparken, Irak’tan gelen günlük rakamlar borsa endeksleriyle başabaş gidecek.

Ve hayat devam edecek, daha da hızlanarak. Günler, haftalar, aylar arası maraton kovalamacasında dereceye girecek bazımız. Yerli filmlere koşturacağız, abuk sabuk, ki yenileri çekilebilsin… Hollywood filmlerini besleyeceğiz, Pentagon yeni ülkeleri işgal bütçesini denkleştirsin diye.

Normale döndüğüne göre hayat, memleket sırtlanları da işbaşı yapacak. Vakit yitirmeden yeni cinayetler planlanacak. Beyaztürkler kalemlerini şapırdata şapırdata hedef çizecek, beyaz bereli mangalarsa taze mermileri sürecek ruhsatlı tabancalarına. İstihbarat birimlerine yeni elemanlar alınacak, gelen ihbarların turşusunu kurmak üzere. İşte böyle herkes işini layıkıyla yapadursun, biz sevgiliyle 14 Şubat planları yapacağız. Bize dokunmayan asayiş, berkemal olacak.

Ve hayat devam edecek, eskisi gibi olmasa da… Arada, içinde duduk geçen bir parça dinlerken, belli belirsiz bir görüntü diken gibi batacak belleğimize:



Görüntü kaybolacak hemen. Hayatın ışığı gözümüzü alacak yine. Yeni bir tünele girene dek…

*R. M. Rilke