Cumartesi, Aralık 09, 2006

‘Yolda’ ya da sabah 4 versiyonları

Yer Selanik, aylardan Kasım. Wim Wenders ve Walter Salles, ‘iğne atsan yere düşmez’ sözünün hakkını veren tıka basa meraklı dolu bir salona, sinema deneyimlerini ve yol filmlerinden ne anladıklarını aktarıyor. Dersimizin konu başlığı: ‘On The Road’… Derse günlerce hazırlanmış gibi, muhteşem bir diyalog içinde birbirlerine paslar atarak, filmlerinden parçalar izleterek salondaki kitleyi eşsiz bir yolculuğa çıkarıyorlar.

Yönetmenler söze, bütün yol hikayelerinin çıkış noktasının Yunanistan olduğunu, Odysseus’un Ithaka’ya dönüşünün sembolik önemini vurgulayarak başlıyor ve salondaki kalabalığı alıp Brezilya’nın bağrına, oradan motorsiklete atlayıp Patagonya’ya götürüyor. Derken bir vosvosa sığışıp iki Almanya’nın ortak sınırını oluşturan nehrin sularına gömülüyor, oradan ‘Dünyanın Sonuna Kadar’a açılıyoruz. Her yolculuk sonunda eve, Ithaka’ya ulaşıyor. Ve hep dendiği gibi, asıl yolculuk, yolun kendisi oluyor.

Salles, bir ara sözü alıp Motorsiklet Günlükleri ile ilgili bir anekdot aktarıyor. Filmin çekimlerine hazırlanırken müziklerin bir kısmını önceden ısmarlamış. Uruguaylı müzisyen arkadaşı Jorge Drexler’den de bir şarkı istemiş. Filmi ve nasıl bir şarkı istediğini anlatmış, ayrıca iki hafta gibi kısa bir süreleri olduğunu eklemiş. Olur demiş arkadaşı. Daha iki gün geçmeden, sabah saat 4’te Salles’in telefonu çalmış. Bir şey yazdım, demiş karşıdaki ses ve piyanoyla kaydettiği şarkıyı telefonda dinletmiş. Tamam, demiş Walles, hiçbir şeyini değiştirme, tam istediğim gibi!

Al Otro Lado Del Río (Nehrin Karşı Yakası) böyle çıkıyor ortaya. (Burada Wenders lafa karışıp bu şarkının Oscar kazandığını hatırlatınca, “Lütfen Wim… Ciddi şeylerden konuşalım!” diyor Walles.) Sonradan, Drexter şarkının doğru düzgün bir kaydını da gerçekleştiriyor, hatta birkaç ayrı kayıt yapıyor, gerçek enstrümanlar ve ufak tefek rötuşlarla… “Ne var ki,” diyor Walles, “bu kayıtlar bana fazla cilalı geldi. Sonuçta, filmde sabah 4’te kaydettiği versiyonu kullandık.”

‘Sabah 4 versiyonları’nın genelde en iyi versiyon olduğu tezi, Wenders başta olmak üzere salondaki herkes tarafından kabul görüyor. (Sahi algının kapıları neden hep geç açılır, esin perileri hangi vardiyayla çalışır bilinmez, ama şurası kesin: Yaratım işi uykusuz gecelerin işidir. En iyi şiirler, en güzel öyküler, en etkili notalar geceyi bekler genellikle. Biliriz ki, “Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim” diyen şair şiirine ‘bu sabah’ diye başlamaz hiçbir zaman. ‘Bu gece’ derken büyük ihtimalle sabaha karşıyı kast etse bile…)

Selanik’teki buluşmanın en hoş sürprizi, sona doğru Salles’in Jack Kerouac’ın Yolda’sı ile ilgili hazırlamakta olduğu ‘belgesel’in 10 dakikalık kaba kurgusunu izletmesiydi. İki yönetmenin ‘yol’ dersi, Wenders’in Salles’a dönük “Yolda’yı, sahiden senin çekmen lazım!” temennisiyle sona erdi. Hem Salles’a hem de seyirciye dönük yeni bir yolculuk çağrısıyla, yani… Tabi çağrı lafın gelişi: Çünkü kitabın telif haklarını 1979’dan beri elinde tutan Francis F. Coppola’nın ta geçen yıl Salles’la anlaştığı, uyarlama çalışmalarına başlandığı biliniyor.


Velhasıl bu da, bavulunu usulca toplamaya başlayan 2006’dan kalma öylesine bir anıydı işte...


(Bodrum'un yerel mecmuası İskele Meydanı'ndan alınmıştır. Kimi bölümler hafif çarpıtılmıştır...)