sinema vs.

Perşembe, Nisan 26, 2007

Partiye buyrun…

Buraya dükkan açalı tam bir yıl olmuş… Belli bir ‘müşteri kitlesi’ oluştu mu, emin değilim. Yolunuz buraya nasıl düştü, kimsiniz, ne yer ne içersiniz, pek bir fikrim yok.
O bakımdan, sanal bir parti düzenliyoruz. İsteyen buna piyasa araştırması desin, farketmez. İçki stokumuz bol, müzik seçkimiz zengin… Sorumuz şu: Sahi, blog için bir 1. yıl partisi düzenlesek ve bu post’u okuyan herkes gibi davetli olsanız… İçecek olarak ne alırdınız? Mazeret yok, siz de geliyorsunuz! (Aşağıdaki “0 yorum gelmis” notu baki kalırsa, tabii parti de yatar blog işi de…)
VJ’miz Timo, ilk parçasını koydu bile… Tony Gatlif’ten geliyor! Latcho Drom’da izlediğimiz Banjara’lar -Rajastan’ın Romanları- sizler için söylüyor:




Buradan çıkanlar, başka bir partiye davetli… Tarih: 3 Ekim 2006. Yer: Paris’teki Le Divan du Monde salonu. Gatlif’in Transilvanya’daki keşfi Beata Palya ve grubu söylüyor, Asia Argento göbek çalkalıyor. >>

Etiketler: , , ,

Pazartesi, Nisan 23, 2007

İşler nanay!

23 Nisan mı dediniz?..



Sulukule yıkılıyor... Bir kültür yok oluyor.


* Bu gece (23 Nisan) Sulukuleli müzisyenler, bin yıllık mahallelerinin yıkımına karşı seslerini duyurmak için meslektaşlarıyla birlikte Beyoğlu'na çıkarma yaptı. GarajIstanbul garaj olalı böyle gece görmedi!

Cuma, Nisan 20, 2007

60. Cannes

Dünyanın tartışmasız en büyük festivali. Beğenelim ya da beğenmeyelim; en yakın rakiplerini bile fersah fersah geride bırakan muazzam bir film pazarı. Bu devasa sirkin 60’ncı yılı kutlanıyor bu sene.

Yarışma bölümünde yine en büyükler boy ölçüşecek. Ama bu sene, ne Tarantino’yu ne Fincher’i, ne Coen’leri, ne Kusturica’yı, hatta ne de Kim Ki Duk’u çok iplemeyebiliriz. Michael Moore’un yarışma dışı gösterilen filmi için de aynı şey... Hatta, bu şahısların Cannes’a abonelikleriyle gına getirdiklerini iddia etsek başımız ağrımaz.

Amma velakin, benzer gerekçelerle her daim iplenecek Wong Kar-Wai ve Fatih Akın’ı bir kenara bırakırsak, üç yönetmen/film var ki bana göre bu festivale asıl heyecan katacak isimler onlar:

Andrei Zvyagintsev - “Izgnanie”,
Aleksandr Sokurov - “Alexandra”
Bela Tarr - “The Man From London”

Bela Tarr’ın, filmini gerçekleştirme serüveni başlıbaşına bir hikaye, ayrıca. Onu başka bir post’a bırakalım…

* Afişte, Magnum’dan Alex Majoli’nin objektifi önünde sevinçten uçanlar: Pedro Almodovar, Juliette Binoche, Jane Campion, Souleymane Cissé, Penelope Cruz, Gérard Depardieu, Samuel L. Jackson, Bruce Willis ve Wong Kar Wai.

Pazar, Nisan 15, 2007

Gölgedeki 'Gölgeler'

Ölümsüz birer klasik olmalarının yanı sıra, John Cassavetes filmlerinin bir özelliği de, çoğunun birden fazla versiyona sahip olması. Filmlerini oyunculuktan kazandığı parayla kotarması, onu yapımcı/stüdyo/gişe baskısından muaf kılıyor, bu da onları dilediğince değiştirme, kimi kısımlarını tekrar çekip yeni baştan kurgulama ayrıcalığını sunuyordu ona. Bu yüzden filmlerinin çoğunun kimi arşivlerde duran kimisi çoktan kayıplara karışmış farklı versiyonları mevcut.
Amerikan bağımsız sinemasının önünü açan “Gölgeler”in, bu açıdan hayli enteresan bir öyküsü var. Filmin, vaktinde yalnızca bir avuç talihlinin görebildiği ilk versiyonu yıllar boyu gölgede kalmış, varlığı bilinen tek kopyası birkaç yıl öncesine kadar sinema tarihinin kayıplar listesinde yer almıştı. Cassavetes filmini ilk kez 1957’de çekmiş, 1958’in sonbaharında da New York’taki Paris Sineması’nda bir grup davetliye göstermişti. Ancak seyirci tepkisinden memnun kalmayınca, filmi rafa kaldırmış ve önemli bir kısmını 1959’da yeniden çekmişti. İlk versiyondaki görüntülerin neredeyse yarısı yerini yeni çekimlere bırakmış, aynı yılın sonlarında da filmin bu ikinci versiyonunun prömiyeri gerçekleşmişti.
İlk versiyonu görenler arasında bulunan Jonas Mekas, Village Voice’taki köşesinde, filmin ilk halini “Amerikan bağımsız sinemasını kökten değiştirecek güçte, son on yılın en sınır-yıkıcı filmi” ilan etmişti. Buna karşılık son versiyonu, “yer yer ilham verici olsa da, herhangi bir Hollywood yapımından farksız bulduğunu” yazmıştı. Mekas, Cassavetes’in kararından dönüp ikinci versiyonu geri çekmesini diliyordu. Ama tam tersi oldu; Cassavetes ilk versiyonun gösterimine bir daha asla izin vermedi. Negatifleri yeni versiyon için kesip biçilmiş olan filmin 16 mm’lik tek kopyasını da, “yanlış hatırlamıyorsa ülkenin orta-batı bölgesinde bir okula bağışladığını” söyleyecekti yıllar sonra. Neredeyse yirmi yıl boyunca bu kopyanın izini delicesine süren Ray Carney, Cassavetes’ten alabildiği bu yegane bilginin peşinden bölgedeki bütün okulları dolaştı, ulaşabildiği bütün tanıklarla konuştu, girebildiği bütün arşivlere, üstünde “Shadows” yazan tüm kopyalara baktı. Ama nafile... Karşısına yeni versiyondan başka bir şey çıkmadı. Ta ki birkaç yıl önce, bir zamanlar eski eşya satan bir adamın varislerinden birinden bir paket alana kadar. Pakette yıllar boyu aradığı kopyayı bulan Ray Carney, kendini 5-10 tane Picasso tablosu bulmuş gibi hissettiğini söylüyor. Cassavetes olsa ne hissederdi acaba?
(Eski defterlerden...)

Etiketler: , ,

Cuma, Nisan 13, 2007

Seul'den iyi haber

Bir kaç post aşağıda afişi gözüken Seul 9. Kadın Filmleri Festivali'nden sevindirici bir haber: Gururumuz, göz nurumuz Gündelikçi festivalde Birincilik Ödülü kazanmış...