sinema vs.

Çarşamba, Nisan 16, 2008

Lilit...


Lilit(h), aslında Ağaç Tanrıçası'ydı.

Eski Tanrıça Lilit, yabanıl doğanın tanrıçasıdır. Doğayla özdeş, doğa gibi başeğmez, denetlemez bir kadındır. Cinsellik, bilgi ve düşünce ile ilişkilendirilen Lilit, olasılıkla hayat ağacının kovuğunda yaşayan, dirimsellikle özdeş tutulan, doğayı okumasını bilen, büyü imleri icat eden bir Tanrıçaydı. İnsanlar üzerinde etkiliydi. Bu da devleti kuranlar için tehdit olarak algılandı. (...)

Ağaçla kadının özdeşliği sebepsiz değildir. Sümer mitolojisinde ilk meyve bahçesi (ilk cennet) Tanrıçanın yaptığı bahçedir. Sümer'in eski Ana Tanrıçası Ninhursag, bahçesine sekiz fidanı dikerek meyve ağaçlarını islah etmeyi başlatır. (...)”

--Yıldız Cıbıroğlu, Artist Modern dergisi, Kasım 2007


Foto >>>
Film >>>
Klip >>>

Etiketler: ,

Salı, Mart 18, 2008

Trendeki yabancılar

“Belgesel festivaline katılmak üzere, Dostluk Treni (Filia Express) ile Selanik’e doğru yola çıkıyoruz. Gece yarısından sonra tren sınıra varıyor; pasaport, gümrük kontrolleri derken bir türlü kalkmak bilmiyor. Neden sonra, kondüktör gelip durumu açıklıyor: Yolculardan birinin çantasında eroin yakalanmış, hem de 2 kg! Tren en az 4-5 saat kalkmayacak… Şu yorumu da eklemeyi ihmal etmiyor: ‘Böyle adamları asacaksın arkadaş. Başka çaresi yok bu işin!’

Açıksözlü kondüktörümüze tam da, iki cümleyle pek güzel özetlediği bu zihniyete karşı bir film yaptığımızı, ölüm cezasının ne menem bir uygulama olduğunu anlatan filmimizin gösterimine katılmaya gittiğimizi anlatamıyoruz tabii. Gecenin bu saatinde böylesi bir tartışmayı kaldıracak mecalimiz yok… Tren 7.5 saat gecikmeyle tekrar yola çıkıyor ve hayat kaldığı yerden devam ediyor. Selanik’te sosyal güvenlik yasasına karşı çıkan işçilerin dönüşümlü grevi gündelik yaşamın her alanına sirayet etmiş; her gün iki saat elektrik kesintisi oluyor, gazetecilerin grevi nedeniyle basın toplantıları erteleniyor, vs. Bu arada, bizdeki gibi ‘yalancı münafıklar’ diye işçilere saldırmak hiçbir siyasetçinin aklına gelmiyor. (Ne de olsa, batıdan ahlaksızlık kapmış bir siyasi geleneğimiz var bizim.) Sokaklarda biriken çöpten dağların arasından geçerek ulaştığımız salonlarda, dünyanın gidişatına dair filmler izliyoruz, bir hafta boyunca.”


Etiketler: , ,

Salı, Şubat 19, 2008

!f İstanbul notları

*
Sigur Ros'un turne-belgeseli “Heima”da (Evde), müzikle görüntü aynı kanaldan akıp şiire dönüşüyor. Dağlarda, ovalarda, deniz yüzeyinde yankılanan notalar, o muhteşem görüntülerle elle tutular hale geliyor... Filmi festivalde yakalayamayanlar (cumartesi günü bir gösterimi daha var), korkarım trailer'le yetinmek durumunda kalacak.
*
Invisibles”dan (Görünmeyenler) dünyamıza dair öğrendiğim bir kaç şey: Latin Amerika'da yoksul halk arasında yaygın olan 'chagas' hastalığına karşı artık ilaç üretilmiyormuş; çünkü sözkonusu hastalık ilaç firmaları için dişe dokunur bir pazar teşkil etmiyormuş. Oysa alımgücü olmayan 18 milyon kişi chagas'a yol açan paraziti taşıyormuş ve sadece Latin Amerika'da her yıl 50.000 kişi bu hastalıktan ölüyormuş. Sonradan aynı ilaç, vücut tüylerini yok edici etkisi keşfedilince yeniden değere binmiş. Ha, bu arada dünyada şu an 150.000 civarında zayıflama ilacı patent bekliyormuş!
Uganda'nın kuzeyinde, çocuklar asilerce kaçırılıp savaşa sürülmemek için geceyi kendi evlerinde ebeveynleriyle geçiremiyorlarmış. Her gün kilometrelerce yürüyüp sığınaklarda balıkistifi uyumaya gidiyorlarmış.
*
“Karanlığa Taksi”nin (Taxi To The Dark Side) ilk gösterimi kaçmış, ikincisine gidile...
*
“Elektrikli Arabayı kim Öldürdü?” keza, merak edile...

Etiketler: , ,

Perşembe, Ocak 17, 2008

Bir ışık yak!

Epeydir ihmal edilen, bazen kolayından fotoğraflarla günü kurtarmaya çalışan şu gariban bloga, biraz sinema takviyesi yapmanin zamani geldi gibi... En azından, bloga sessiz sedasız link verme inceliği gösteren 'blogdaş' dostların hatırına. (Aynı inceliği ben gösteremiyorum ne yazık ki, bu template blog listesi yapmaya izin vermiyor ya da bu özelliğini ben keşfedemedim.)

Pekala, müjdeli bir haberle başlayalım: Berlin Film Festivali'nin açılışı, ki şunun şurasında birkaç hafta kaldı, inanması zor ama bir belgeselle yapılıyor: Hem de Martin Scorsese'nin Rolling Stone üzerine yaptığı "Shine a Light" ile... Film, grubun 29 Ekim ve 1 Kasım 2006 tarihlerinde New York'ta verdiği konserlerin tam 16 kamerayla yapılmış kaydı üzerine kurulu. Filmin fragmanında bu çekim macerasına da yer verilmiş.

Sinema tarihinin en iyi 'konser filmlerinden' birini, "The Last Waltz"ı yapmış bir ustadan, tam 30 yıl sonra benzer bir şaheser çıkması yüksek ihtimal. Trailer, bir fikir verebilir belki...

Etiketler: , ,

Pazartesi, Mart 26, 2007

10 belgesel

“Yol kıvrımlı olunca, düzgün yürüyemezsin...”
--Roman atasözü



Meraklısı için İstanbul Film Festivali'nden seçme belgeseller:
  • Kara Altın
    İçtiğimiz bir yudum acı kahvenin, ta Etiyopya'larda başlayan acı ama gerçek öyküsü. Çokuluslu kartellerin bu alandaki marifetlerini gördükten sonra, bakalım her yerde pıtrak gibi biten Starbucks'lara aynı gözle bakabilecek miyiz?
  • Çingeneler: Kıvrım Kıvrım Yollar
    Amerikan belgesel sinemasının efsanevi isimlerinden Albert Maysles'in de çekimlerine katkıda bulunduğu bu şen şakrak film, en bilinen beş roman grubunun peşine takılarak seyirciyi benzersiz bir yolculuğa çıkarıyor. Bu karavanda herkese yer var...
  • Daima
    Günümüzün en yetenekli belgeselcilerinden Heddy Honigmann'ın son belgeseli. Yönetmenin en iyi filmi olmamakla beraber, Paris'teki Père Lachaise mezarlığına kurduğu kamerasıyla yine birbirinden güzel anlar/karakterler yakalıyor.

  • İran: Bir Sinema Devrimi

  • Büyük Satış

  • Ebu Garib’in Hayaletleri

  • Şeker Perde

  • Bu Filme Henüz Yaş Sınırlaması Getirilmedi

  • Gençler Yürüyor

  • Pasolini Yanıbaşımızda

* Keşke, Rold de Heer'in festivaldeki filmi On Kano'nun yapım serüvenini, nasıl bir sabır ve azimle gerçekleştirildiğinin trajikomik öyküsünü anlatan The Balanda and the Bark Canoes adlı belgeseli de izleyebilseydik!

Etiketler: ,